Dünya’nın birçok ülkesinde insanların korkulu rüyası olan korona virüs salgını süratle can almaya devam ederken, vakaların şiddetine göre invaziv ve non invaziv birçok tedavi uygulanmaktadır. Enfeksiyon uzmanı ve halk sağlığı uzmanlarınca enfekte olmamak için birçok öneri güncel olarak duyurulmakta, siyasi irade de tüm ülkeyi kapsayan kısıtlamaları, önlemleri uygulamaya sokmaktadır. Gerek sağlık gerekse ekonomik açıdan ciddi sıkıntılara neden olan bu virüs salgını tedavi bağlamında da zorluklar çıkarmaktadır. Pratik bir bakış açısıyla ya her birey bu enfeksiyonu geçirecek yada aşısı bulunduğunda immünize olarak kitleler bu beladan kurtulabileceklerdir. Maalesef çok agressif yayılım gösteren COVİD-19 un tedavisi için tam anlamıyla etkin bir uygulama hayata geçirilememiştir.
Konvansiyonel tedaviler: Tek başına veya azitromisin (bir antibiyotik), remdesivir (anti-viral) ve ivermektin (antiparaziter) ile birlikte hidroksiklorokin (anti-sıtma ilacı) gibi çoklu farmasötik ilaçlar üzerinde araştırmalar başlatılmıştır. Klinik farmasötik çalışmalar arasında, azitromisin kombinasyonuna sahip hidroksiklorokin, COVID-19 viral yükünün azaltılmasında şimdiye kadarki en etkili gibi görünmektedir. Bu ilaçların kullanımına rağmen, şiddetli semptomları olan hastalar solunum yetmezliğine gitmeye devam etmektedirler. Bu nedenle, hala bir şeylerin eksik olduğu kanısı yerleşmiş durumdadır. Araştırmaların tamamen ilaç sektöründen medet umar odaklı olması üzücüdür. Hastanın durumunu, insan ve hücresel fizyolojisini ve iyileşmenin provokasyonu için diğer yolların , bütüncül yaklaşımların dikkate alınması gerekmektedir. Geriye baktığımızda, hastayı tedavi etmenin sadece virüsü tedavi etmekten çok daha önemli olduğunu fark ediyoruz. Bu bağlamda hücresel ve mitokondri fonksiyonunu değerlendirip optimize etmeye başladığımızda, vücudun kendi ordusunu ve bu virüse karşı iyileştirme kapasitesini kullanmaya başlarız. COVID-19'dan kaynaklanan hücresel disfonksiyonun tedavisi için potansiyel seçeneklere baktığımızda, evren, oksijen ve ozon en doğal olarak bulunan maddelerden birini tedavi olarak değerlendirmek akıllıca olacaktır.
Testleri pozitif çıkanlar için palyatif tedavi, destek tedavisi ve karantina uygulamaları yapılırken solunum sıkıntısı olan ve ateşi bir türlü kontrol edilemeyen hastalar maalesef yoğun bakımlara alınmaktadırlar. Yoğun bakım takiplerinde hastalığın şiddetine göre gerekirse entübasyon yapılarak solunum desteği sağlanmaktadır. Daha da ağır vakalarda kanın vucud dışına alınarak oksijenlendirilmesi (ECMO) gibi oldukça maliyetli tedaviler, destekler hastalara sunulmaktadır. Aslında yoğun bakımda suni havalandırma ile oksijen verilmesi ( ventilatöre bağlanma) durumunda mitokondri hasarından dolayı oksijeni zaten kullanamayan COVID-19 hastalarına zorlanmış oksijen, vücuda zararlı oksijen atıklarının (serbest radikaller:ROS) ROS üretimini arttırır ve mitokondrilere daha fazla zarar verir. Bu hastaların çoğunda zaten mitokondri, aşırı serbest radikaller ve ROS üretimi ile birlikte enfeksiyonun kendisinin bir sonucu olarak oksijen kullanım kapasitesi azalmıştır. Oksijeni zorla akciğer dokusuna vermeye çalıştığımızda, bir hiperoksijenasyon durumu (çok fazla oksijen) yaratırız. Hiperoksijenasyon, daha fazla mitokondriyi daha hızlı tahrip ederek oksidatif stresi şiddetlendiren daha fazla serbest radikal üretimini uyararak oksijen toksisitesi yaratır. Hatat ventilatörle %50 den fazla oksijeni uzun süre akciğerlere verirsek akciğerleri kurutarak fibrozise zemin hazırlamış oluruz.
Bu hastalığın insanları zor duruma düşüren tarafı sitokin fırtınası denilen bir durumun ortaya çıkmasıdır. Son araştırmalar COVID-19'da mitokondriyal yıkım ve mutasyonun meydana geldiğini göstermektedir.
Corona virüsünün en sevdiği yer akciğerle olup burada ACII reseptörlerine bağlanarak hızla akciğeri fonksiyon yapamaz hale getirmektedir. COVID-19 un hücrelerimizdeki mitokondriye verdiği hasar oksijen kullanım kapasitesinden ve enerji üretiminden daha büyük hale gelir ve mitokondriyal onarım ve oksijen kullanımını devre dışı bırakan bir ortam yaratır. Oksijen kullanımının olmaması nedeniyle mitokondri hasarının bazı belirtileri şunlardır: nefes darlığı, yorgunluk, halsizlik, sıcaklık değişiklikleri (soğuk algınlığı veya ateş) ve genel vücut ağrıları. Bu belirtiler size tanıdık geliyor mu? Bu semptomlar COVID-19 semptomlarıdır, aynı zamanda mitokondriyal oksijen kullanım fonksiyon bozukluğudur. Klinik olarak, bu semptomlar SARS-CoV-2 virüsünden kaynaklanan mitokondriyal oksijenasyon ve kullanım disfonksiyonuna neden olan mitokondriyal kusurların varlığını göstermektedir. Hücresel bozulma neticesinde, kılcal damarlardan sızıntılar, alveollerde sıvı ve eksüda birikmesi, gaz alış verişinin bozulması sonucu yani karbondioksiti atamama oksijeni vucuda kazandırmama durumu oluşmaktadır.
Sonrası kalp yetmezlikleri, ikincil enfeksiyonlar, çoklu organ yetmezlikleri ve ölüm meydana gelebilmektedir. Bağışıklık sistemimiz panik halde harekete geçerek yüksek miktarda savunma hücrelerini devreye sokmaktadır. Ancak bağışıklık sistemimiz burada orantısız aşır güç kullanarak savunma silahlarını tüketmektedir. Bu dönemde özellikle bağışıklık sistemi zayıf, ciddi yandaş hastalığı olanlar ve yaşlılar oldukça risk altında olanlardır. COVİD’in saldırdığı ACE2 reseptörleri ne kadar fazla olursa, mitokondriyal disfonksiyon o kadar fazla olur, hücrelerimiz tarafından daha az oksijen kullanılır ve COVID-19 semptomları o kadar agresif olur. İnsülin direnci, diyabet, kanser, kalp hastalığı ve bağışıklık sistemi baskılanmış hastalar gibi kronik hastalıkların COVID-19 komplikasyonları açısından daha yüksek risk altında olmasının nedenlerinden biri, bu hastaların zaten hastalıklarından ve ilaçlarından kaynaklanan temel bir mitokondriyal disfonksiyona sahip olmalarıdır. Zaten oksidatif stressle boğuşan hücrelere ek bir yük daha yüklemiş olmaktayız.
COVID-19 tedavisinde intravenöz C vitamini kullanımı dünyanın çeşitli bölgelerinde giderek daha yaygın hale gelmektedir. Bu antioksidanlar, COVID-19 semptomlarının azaltılmasının yanı sıra hücresel hasarın ve serbest radikallerin azaltılmasında önemli bir yardımcı rol oynarlar. Aşı gibi pratik tedbirlerin hemen devreye sokulamaması başka tedavi yöntemlerine gereksinimi bakımından aciliyet kazanmaktadır. Ucuz, pratik ve etkin bir öneri olarak ozon tedavisini ele alacağız.
Dünyada gelinen durumda dünya sağlık örgütü tedavi kısıtlamalarının önünü açmasından sonra doktorlar çok farklı tedavileri hastalara faydalı olabilme adına devreye sokmaktadırlar. Daha önceki viral salgınlar sırasında uygulanan ozon tedavisinden olumlu sonuçlar alınması bu güne ışık tutar pozisyonundadır. COVID-19 semptomlarını geliştirirken mitokondri fonksiyon bozukluğunu düzeltmek ve oksijen kullanımını iyileştirmek için verilen cevap, belki de intravenöz ozon gibi tedavilerin araştırılması ve entegrasyonunda yatmaktadır. Çünkü tıbbi ozon tedavisi, mitokondriye ve hücrelere daha fazla zarar vermeden vücudu oksijenlemek için güçlü bir yöntemdir. Ozon 3 oksijen atomundan oluşan doğal bir maddedir. Tedavide ozon gazının kullanılmasına ozon terapi denmektedir. 2003 yılında Çin de Prof. Dr. Li Zelin COVİD gibi aynı virüs ailesinden olan SARS virüsünün ozonla %99,2 oranında öldürülebileceğini göstermiştir. Yine Dr. Wilson klinik araştırmalarında bu veriyi destekler şekilde SARS virüsünün %99 oranında ozon tedavisiyle öldürülebileceğini göstermiştir.
Diğer bir örnek: Afrika’daki ölümcül EBOLA virüs salgını sırasında Amerika Kalifornia dan Dr. Rowen Sierra Leone Cumhurbaşkanı’nın daveti üzerine ekibiyle birlikte Afrika’ya gitmiş ve 6 EBOLA hastasına ozon tedavisi uygulamış hastaların 6’sı da komplikasyonsuz şekilde iyileşmiştir. Dr. Rowen halen Amerika’da COVİD-19 hastalarına aktif olarak ozon tedavisi çok gözde bir uzmandır.
COVİD-19 salgınının çıktığı Huan kentinde kritik evre 3 COVİD hastalarına ozon tedavisi uygulanmış hastalar kısa sürede düzelerek taburcu olmuşlardır. Bu sonuçtan sonra 17 hastanede birden hastalara ozon tedavisi uygulanmaya başlamış hatta yoğun bakımda entübe edilerek solunum cihazına bağlanan 5 hastanın 5’ide ozon tedavisinden sonra extübe edilerek solunum cihazından ayrılmış ve tam şifa ile evlerine gönderilmiştir. Yine daha az kritik durumdaki hastalarda da ozon tedavisinden sonra tam bir iyileşme gözlenmiştir. Son günlerde İtalya ve İspanya’dan iyi haberler gelmeye devam etmektedir. İtalya’ da Udin’de Santa Maria della Misericordia üniversite hastanesinde COVİD-19 nedeniyle solunum sıkıntısına giren 36 yoğun bakım hastasına anestezi uzmanı Prof. Dr. De monte tarafından ozon tedavisi uygulanmış sadece 1 hasta solunum cihazına bağlanmak zorunda kalmış diğerleri sağlıklarına kavuşarak taburcu olmuşlardır. Yine İtalya Pavia üniversitesinden Prof. Marianno Franzini 5 tanesi yoğun bakımda entübe olan 11 hastanın sonuçlarını yayınlamış 1 tanesi hariç diğer hastaların iyileştiği bildirilmiştir. İspanya İbiza’da birçok hastaya ozon tedavi uygulanmış hiçbir hasta yoğun bakıma gerek kalmaksızın iyileşmişlerdir. Bu çalışma yayınlanmamış ancak haber olarak bildirilmiştir.
COVID-19 pandemisinde ozon tedavisinin yararları ve inanılmaz faydaları medikal literatüre de yansımaya başlamıştır. Tıbbi ozon tedavisi, mitokondriyi ve hücreleri daha fazla zarar vermeden oksijenlemek için güçlü bir yöntemdir. 1- Bağışıklık tepkisini modüle etmek ve kan viskozitesini ve hücrelere oksijen iletimini geliştirmek için antioksidan görevi görerek oksidatif stresi azaltır.
2- Ozon, süperoksit dismutaz , glutatyon peroksidaz, glutatyon S-transferaz , ısı şok proteinleri ve ilaç metabolizmasının faz II enzimleri gibi çoklu endojen antioksidanların üretimini aktive eder.
3- Ozonun bakteri, mantar, parazit ve virüslere karşı doğrudan antimikrobiyal etkileri vardır. Virüsün lipid yapıdaki hücre duvarını okside ederek parçalar virüslerin ölmesine neden olur. (Corono virüsün dışında zarf proteinleri, sistein ve triptofan proteinlerinden zengin çıkıntıları bulunmaktadır ancak bunlar ozonun oksidasyon gücü karşısında dayanamaz denatüre olurlar).
4- Bağışıklık sistemimizde lökositleri aktif hale getirir, trombositlerden büyüme faktörlerinin salınımını artırarak bağışıklığı güçlendirir.
5- Lipid oksidasyon ürünlerini aktive ederek damar duvarından nitrik oksit salınımını neden olarak dolaşımı artırır böylece oksijenin taşınması ve dokulara ulaştırılması kolaylaşır.
6- Kemik iliğinden daha fazla eritrosit salınmasına neden olur.
7- NAD / NADH (NAD:Nikotinamid adenin dinükleotid) oranını düzelterek mitokondriyi onararak mitokondri oksijen kullanımını düzeltir. NAD +' nın NADH'ye oranı önemlidir. Çünkü oran, hücrenin ATP, adenosin trifosfat - hücrenin ne kadar etkili enerji üretebileceğini.
COV İD-19’dan korunma tedbirleri bağlamında bilinen birçok öneri bulunmaktadır. Sosyal mesafenin korunması, izolasyon, ellerin yıkanması, maske takılması gibi. Bu tedbirler kapsamında üzerinde duracağımız Konular: Ozonla ortam sterilizasyonu, yiyecek, içecek, el ve ağız, burun hijyeni için ozonla sterilizasyon, ozonlu su ve ozonlu yağların kullanılmasıdır.
Ozon (trioksijen olarak adlandırılır), havadan daha ağırdır, hem hava hem de su için ideal bir dezenfektan olan mavi bir gazdır. Oteller, sağlık merkezleri, doktorlar ofisleri ve tedavi odalarını ozonla hızlı bir şekilde dezenfekte ve sterilize edilerek zararlı mikroorganizmaları yok etmelerini sağlar. Evlerde de ozon iyonizerlerinin kullanımı önerilmektedir. Şimdilerde kullandığınız otomobilinizin ozon gazıyla steril edilmesi ve kokulardan arındırılması mümkündür. Ozonun atığı oksijendir. Bakterileri, virüsleri veya mantarları öldürür. Bugüne kadar, herhangi bir mikroorganizmanın ozonun dezenfektan etkisine karşı bağışıklık kazandığı gösterilmemiştir.
Ozon gazı tedavi bağlamında kan verildiği gibi sulara da tatbik edilebilir. Bakteri ve virüsleri güçlü şekilde öldürdüğü bilinmektedir. Ozon ile klor arasında mikrop öldürme gücü bağlamında yapılan karşılaştırmalı deney sonuçlarında 4500 bakteriyi ozon 1 saniyede öldürürken Klor 3500 saniyede öldürebilmektedir. Sonuçta ozonun klordan 3500 kat daha güçlü mikrop öldürme gücü vardır. Tabiiki ozonun klor gibi kimyasal bir madde olmayıp doğal bir madde olması atığının oksijen olması önemli bir ayrıntıdır. Ozonlu su, diş cerrahisinden sonra ağızdaki mikropları öldürmek için yaygın olarak kullanılmaktadır. COVİD-19 ‘dan korunmak için ellerinize kimyasal maddeler sıkmak yerine ozonlanmış suyu püskürtmeniz daha etkili ve daha sağlıklıdır. Yine ozonlu suyu buruna çekmek ve gargara yaparak içmek size fevkalade faydalar sağlayabilir. Ozonlu suyun pratik bağlamda size en büyük katkısı sebze ve meyvelerinizi ozonlu suya koyunuz 5 dakika kadar bekletiniz. Sonra hiçbir mikrop ve kötü koku olmadan hem de tazeliğini tekrar kazanmış şekilde tüketebilirsiniz.
Ozon gazının özellikle soğuk sıkım zeytinyağına uzun süre(15 güne kadar) emdirilmesiyle elde edilir. Bitkisel tüm ürünlerin yağlarına ozon emdirilebilir. Zeytin yağının içindeki doymamış çift bağlar ozon gazı tarafından işgal edilerek doyurulur. Ortaya ozonid denilen ve görünümü beyaz olan çok güçlü bir madde oluşur. Özellikle cilt hastalıklarında, ağrı ve alerjik durumlarda ve de yara tedavisinde yaygın olarak kullanılmaktadır. COVİD bağlamında elinize sürebilir avucunuza damlattığını yağı bir kulak çubuğu vasıtasıyla her iki burun deliklerinize sürmek viral yükü azaltacaktır. Diğer yandan ozon yağını yarım bardak suya sıkarak karıştırıp gargara yapmak sonrada yutmak diş ve diş eti için olduğu kadar boğazdaki mukozanın virüs yükünün azaltılması ve virüsün yaşam alanının ortadan kaldırılması bakımından önemlidir.
Ozon tedavisi Sağlık Bakanlığımız tarafından regüle edilmiş yasal bir tedavidir. Birçok hastanede gerekli ozon tedavisi donanımı bulunmasına rağmen bu etkin ve maliyeti diğerlerine kıyasla yok denecek kadar düşük olan bir tedavi niçin yaygın olarak kullanılmaz anlamak mümkün değil. Önerimiz sorumluluk konumundaki örneğin sağlık bakanımızın inisiyatif kullanarak bunu bir genelge ile derhal COVİD-19 tedavisinde kullanımının başlatılmasıdır. Diğer yandan koruyucu hekimlik bağlamında immünitenin güçlendirilmesi için birçok kişi ozon tedavisini bireysel olarak almaktadır. Amacımız Virüs + hastalara daha etkin, yaygın ve ucuz tedavilerin uygulanmasına katkı sağlamaktır.
Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir.